30 Aralık, 2011

YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK




2012’nin gönlünüzce geçmesi dileğiyle…,

Yunus Emre’nin güzel bir sözü

(“Paylaştığın senindir, biriktirdiğin değil”)

Ve güzel bir şiir

YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK

Gençlik bir hayat devresi değil bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak, heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlı
Umudu kadar genç, bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe herkes gençtir.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.

SİZ BU YIL DA GENÇ KALIN

W.E. Gladstone ve S.Ullman’ın şiirlerinden yararlanılarak hazırlanmış.


Banakalırsa “Her şey gönlünüzce olsun…”

29 Aralık, 2011

ELİF ŞAFAK/İSKENDER


2011 yılının okuduğum son kitabı "İskender". Roman, Türk-Kürt kökenli, Londra’ya göç etmiş bir aile üzerinden göçmenlerin durumunu anlatıyor. Bir ailenin trajik hikâyesi de diyebileceğimiz roman özellikle anne-oğul ilişkisini sorguluyor. Her ne kadar romanın yarısına geldiğimde dahi olayları tam olarak kavrayamasam da son yarısı daha hızlı, daha anlaşılır geldi bana. Tek tek sürekli ayrı insanları anlatarak olaya girmesinden mi? bilmiyorum ama, ilk başta kitaba bir türlü tam olarak giremedim, karakterlere ve konuya tam olarak hakim olamadım. Belki çok sık okuyup/bırakmamdan, belki sürekli yeni eklenen karakterleri geç tanıyabilmekten, belki araya giren mektupların yarattığı karmaşadan, bir türlü akıcı bir hale gelemedi kitap. "Su gibi okudum" değil, "çok sıkıcıydı" o da değil, ne bileyim bir türlü tanımlayamadım kitabı. Oysa ki "AŞK" bir hayli etkilemişti beni. Bunların hepsi benim fikirlerim tabii, banakalırsa siz okuyun ve kendiniz karar verin.


Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...

Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur?
İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.
Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.
Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.
Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız.
Budur çözülmesi gereken bilmece...

22 Aralık, 2011

MAKARNA SALATASI

Hafta sonu, yani daha yenilerde yaptım makarna salatasını. Resmini çekmeyi aceleden unutmuşum. Allahtan eskilerden kalma bir resim vardı elimde. Pek güzel çekememişim ama ne yapalım idare edeceğiz. Kolay, hızla yapılan ve genelde çok beğenilen, çoğumuzun da aslında bildiği bir salata. Banakalırsa henüz yapmadıysanız, bir çay davetinizde deneyin derim.


MAKARNA SALATASI
3/4 paket haşlanmış makarna
avuç içi kadar haşlanmış bezelye
1 tane küçük küçük doğranmış havuç (kimileri haşlıyor ama, ben böyle daha çok seviyorum)
3-4 adet haşlanıp küçük küpler halinde doğranmış sosis
mayonez (göz kararı)
iki yemek kaşığı yoğurt
doğranmış dereotu
yazın salatalıkta ilave ediyorum
ve gönlünüzün istediği kadar kornişon turşu (küp küp doğranmış)


konserve yada haşlanmış mısır



Makarnayı haşlayıp, süzdükten sonra, diğer malzemeleri ilave edip karıştırıyoruz. Tarif bu kadar kolay, eğer seviyor iseniz tüketmesi tariften daha kolay.

09 Aralık, 2011

ELLERİNİZİN SOĞAN KOKMASINI ÖNLEMEK İÇİN ...

Sabah kara uyandı bu gün Ankara. Bir çoğumuzun "yağsın ama tutmasın, tutsun ama çabuk kalksın, ilk yağdığında iyi, sonrası berbat,..." yorumlarını bilmeme rağmen, ben koşulsuz öncesi/sonrası ile karı çok seviyorum. Beyazlığı ruhumu aydınlatıyor. Havayı yumşatması içimi ısıtıyor. Yağışını camın arkasından seyretmek inanılmaz huzur ve keyif veriyor. Çok sevdiğim için zorluklarını gözümde büyütmeden anın tadını çıkartmayı tercih ediyorum. Siz sabah sabah neler hissetiniz bilmiyorum ama; amacım aşağıda ki yazıyı paylaşmak için yazmak olsa da, duygularımı da paylaşmışken iyi bir hafta sonu diliyorum. Yazı Milliyet Gazetesinden alıntı... Ben özellikle metalin çok iyi geldiğini tecrübe ile bilenlerdenim. Kimbilir belki hepimiz bir çoğunu biliyoruzdur ama; bilmeyenler için paylaşmak istedim. Banakalırsa deneyin derim.


Soğan, sarımsak ve balık gibi ellere kötü koku bırakan yiyecekler ile yemek hazırlamak kabusa dönebilir. Ağız kokusuna karşı diş fırçalamak işe yarasa da eller için sorun daha büyüktür. Ertesi gün dahi buram buram soğan kokan eller kendinizi rahatsız hissetmenize neden olur.




22 Kasım 2011 MİLLİYET GAZETESİ
Soğan ve sarımsak gibi kötü kokulardan kurtulmanın pek çok yolu vardır. İşte bunlardan bazıları:

1. Tuz ile ovmakSoğuk su ile karıştırılarak macun kıvamına getirilen tuz ellere sürüldüğünde ve durulandığında kokunun gitmesini sağlar. Ayrıca bu doğal bir yumuşatıcı görevi de görür. Ancak bu işlemden sonra krem sürmeyi unutmayın. Çünkü tuz ellerinizin kurumasına neden olabilir.

2. Elleri domates suyunun içine sokmakEn az 5 dk süreyle domates suyu içerisine sokulan ellerde soğan kokusundan eser kalmayacaktır. Ardından ellerinizi sıvı sabun ile yıkayın.

3. Elleri metale sürmekPaslanmaz çelik materyaller hayatımızın her alanında kullanılır. Soğan gibi kötü kokuya neden olan maddelerle uğraştıktan sonra örneğin musluğa elinizi sürerseniz bu koku ortadan kaybolacaktır. Demir bir kaşık da aynı görevi görmektedir. Çünkü soğanın içerisindeki kötü kokuya neden olan sülfür molekülleri metal ile etkileşime geçer ve nötr hale döner.

4. Limon suyu sürünEllerinizi limon suyu içerisinde 3 dakika beklettiğinizde kokudan eser kalmadığını göreceksiniz. Eğer limon yoksa sirke veya gargara da kullanılabilir.

30 Kasım, 2011

BAKLAVA YUFKASINDAN PEYNİRLİ/KIYMALI BÖREK

Bizim evde böreğin hemen hemen her çeşidi çok sevilerek tüketilir. Baklava yufkasından yapılan börek ağızda tel tel dağılan, milföy hamurundan yapılan böreklere benzeyen, bence çok güzel tadı ve görüntüsü olan ancak; kızım ve eşim tarafından "güzel ama; börek gibi değil bu, başka bir şey" diye nitelendirilen bir börek oldu. Banakalırsa gerçekten bildiğimiz börekler gibi olmamasına rağmen, değişik bir tat yada ikram olarak denenebilecek güzel bir tarif. Ben deneyin, kararı kendiniz verin derim.




BAKLAVA YUFKASI İLE BÖREK

Malzemeler
15 adet baklava yufkası
yarım çay bardağı sıvıyağı
50 gram tereyağ

İç Malzemesi
Yarım kalıp kadar beyaz peynir


maydonoz
yada kıymalı harç



Tezgaha bir adet baklava yufkasını serip yumurta fırçasıyla yağlayıp ikinci kat yufkayı üzerine kapatıp tekrar yağlayalım ve üçüncü kat yufkayı da serdikten sonra geniş olan kenara peynirli/kıymalı harcımızdan koyalım. Yufkamızı dikkatlice ne çok sıkı ne de gevşek olacak şekilde büyük bir rulo yapıp, keskin bir bıçakla ruloyu 5 parçaya bölelim.Diğer yufkalar içinde aynı işlemi yapıp böreklerimizi hafif yağladığımız tepsimize dizip üzerine yumurta sarısı sürelim, fırında nar gibi kızarana kadar pişirip afiyetle yiyelim. Bu arada baklava yufkası çok narin ve ince olduğu için, yağlarken, sararken çok dikkatli olmak gerekiyor. Çok yağlamak erimesine, az yağlamak kuru kalmasına sebep olabilir.

23 Kasım, 2011



Gönlüm dilime dargin, dilim gönlüme,
Gönlüm duygularini anlatamadigi icin kizarken dilime,
Dilim anlatamayacagi seyleri düsündügü icin kiziyor gönlüme...

Mevlana Celaleddin-i Rumi



Ankara bir kaç gündür özellikle sabahları buz gibi, inanılmaz ayaz var, ilikleriniz donuyor desem sanıyorum az kalır. Böyle soğuk günlerde aklıma hep şerbetli tatlılar gelir benim. Ha yapar mıyım?, alır mıyım?, yer miyim?,... malesef. Genelde canım ister, sonrasında unuturum. Sadece soğukta, üşüdüğümde gelir aklıma. Buz gibi bir havadan, sıcak bir odaya girmişken yemiyorum bari güzel bir kurabiye tarifi verip, şöyle yanında güzel ve sıcacık, dumanı üstünde bir kahve hayal edip, ısınayım biraz dedim. Geçenlerde bir arkadaşımda yedim bu kurabiyeyi. Çok güzel, gevrek, incir sevenler için harika bir kurabiye tarifi. Yemek defterime kaydederken fark ettim, aynı kurabiye hamuru tart olarak da uygulanmış, ben tarifi aslında önceden yazmışım ama o halini hiç denemedim. Biraz sert bir hamur. Yaparken "acaba tarifi yanlış mı aldım?" diye düşünüp durdum. Sonuç güzeldi. Arkadaşımda yediğim kurabiyelerin hem görüntü hem lezzet olarak aynısı. Banakalırsa deneyin derim. Kışa, kahveye, soğuğa yakışır güzel bir kurabiye. Bir de dün bir yerlerde okuduğum mevlanın güzel bir sözü ile taçlandırmak istiyorum tarifimi. Sadece bedenlerimiz değil, ruhumuz da beslensin diye. Gününüz güzel geçsin.


İNCİRLİ KURABİYE

½ pk. Margarin
1 çorba kaşığı yoğurt (tepeleme)
2.5 su bardağı un
½ su bardağı şeker
1 pk. Kabartma tozu

İçi için;
Islanmış, doğranmış (ıslanmış) 5-6 incir
Dövülmüş fındık/ceviz
3 kaşık sarelle (ben sarelle koymadım)
Üzeri için pudra şekeri yada arzuya göre tarçın

16 Kasım, 2011

YUMURTALI KAVURMA




Yine bir hayli zaman oldu yazmayalı. Aslında elim sürekli gitti ama, gönlüm elvermedi bir türlü yazmaya. Bazen eminim size de olur, hani bir türlü içinizden gelmez yazmak, araya uzun soluklar girince de "ha şimdi, ha biraz sonra" dersiniz. Neyse çokta uzatmayayım, malum bayram yeni bitti. Umarım hepimizin yüzü azıcık olsun gülmüştür. Umarım bir daha ki bayramda kendimiz ve ülkemiz için daha iyi şeyler olur... Yumartalı kavurma tarifini sanıyorum Annem dışında kimse de görmedim, yemedim hatta duymadım. Bizim ailecek çok sevdiğimiz bir yemek. Eskiden kavurmasını annemden alır, yumurta ve soğan ile buluştururdum. Şimdi kendim öğrendim nasıl yapıldığını ve özellikle eşim çok sevdiği için sık sık yapar oldum. İster yanında pilav, ister dürüm arası, nasıl seviyor iseniz deneyebilirsiniz. Tarif kolay aslında. Etleri kavurma yapacak şekilde küçük küçük doğruyor, altı kısık ocakta önce etin suyunu salmasını, sonra çekmesini bekliyor, kendi suyunu çektikten sonra 1 çay bardağı kadar su ilave edip, suyu da çektiğinde yağını ve ince doğranmış soğanını ekleyip kavuruyoruz. Ben yaklaşık 300-400 gr. kadar etle yapıyor. 1 baş büyükçe kuru soğan koyuyor, ve etin miktarına göre 2-3 yumarta kırıp, yumurtaları karıştırıyorum. Banakalırsa kavurmayı bir de böyle deneyin derim.

18 Ekim, 2011

BOYA KALEMİNDEN KALEMLİK







Yukarıda resimlerini gördüğünüz kalemliği dün gece kızım ders çalışırken yapmış. Renkli, farklı bir şeyler görmek, biraz kafa dağıtmak,... istedi sanıyorum. Çok beğendim, bence güzel bir fikir. Banakalırsa piyasada satılanlardan daha değerli, daha renkli (keşke hepsinin ucunu aynı boyda açmayı da akıl etseymiş). Kimbilir belki yapmak isteyenler olur diye paylaşmak istedim.



Bir de uzun zamandır daha önce resimlerini paylaştığım ufaklığın (yeğenim) resimlerini bu aralar hiç koymadığımı fark ettim. Şu yüzdeki masumluğa ve güzelliğe bakar mısınız? Çok mu güzel, yoksa bana çok sevdiğim için mi bu kadar güzel görünüyor bilmem ama; çok sıcak ve çok dilli bir çocuk. Artık 2.5 yaşına yaklaşıyor ve konuşması çözüldükçe daha bir kendine bağlıyor insanı. Eee nede olsa kız çocuğu cilvesi bile yetiyor. Bahtın güzel olsun küçüğüm.



Ağustos ayında hastalandık ve bir hafta kadar hastanede kaldık. Çok çırpılmış, kilo vermiş, yorgun ve halsiz halimiz bu resimdeki, yine de gözlerimiz gülüyor ama.

11 Ekim, 2011

ADIM SONBAHAR



ADIM SONBAHAR

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır

oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar


Dışarısı inanılmaz karardı. Sanki güneş battı, akşam olmak üzere. Yağmuru ve sonbaharı hem çok severim, hem çok hüzünlendirir beni. Aklıma Atilla İlhan'ın bu şiiri geldi, hazır ölüm yıldönümü de bu gün... Hem Atilla İlhan'ı anmaya, hem yağmura, hem sonbahara (aslında sonbahara değil de sonbaharı yaşayanlara) uygun düşer diye yazmak istedim. Dışarısı nasıl olursa olsun, yüreğinizin hep baharı yaşaması dileğiyle...

YAĞMURU KEYFE DÖNÜŞTÜRECEK ŞEMŞİYE TASARIMLARI

Malum yaz bitti artık. Güneşi nadir, yağmuru bol bol göreceğimiz günler yaklaştı. Ben çantada şemsiye taşımayı beceremeyenlerdenim. Şemsiye taşıdığım günler boyunca yağmur yağmaz, şemsiyeyi taşımaktan sıkıldığım, bu gün yağmaz herhalde dediğim gün genellikle yağmur yağar. Aşağıdaki şemsiye tasarımlarına bayıldım. Özellikle sırt çantası şeklinde olana. Bazen hem elinizde taşıdığınız şeyler, hem şemsiye gerçekten insanı çok zorluyor...






04 Ekim, 2011

BAŞAMEL SOSLU TAVUK





Bu sos ile yapılan tüm yemekleri ben ve Allahtan evdekiler çok severek yiyoruz. Fırında makarnadan, tavuğa, karnıbahardan, lazanyaya çok amaçlı kullanılabilen yapımı kolay ancak; yapamayacaklar için hiç denemediğim halde hazırının da olduğunu bildiğim bir sos. Yıllardır sosu sıkça yapmam nedeni ile artık bir hayli tecrübe sahibi oldum. Yaparken biraz yağı bol tutup, direk el mikseri ile unu kavurur ve sütü yavaşça ekleyerek kıvam bulursanız hiç topaklanma olmuyor. Aslında göz kararı yaptığım soslardan biri ama; aşağı yukarı tarif vermeye çalışacağım. Kimileri tarafından çok sevilen, kimileri tarafından ise hiç sevilmeyen bu sosu ve bu sos ile yapılan yemekleri banakalırsa deneyin derim.


Başemal sos


3 yemek kaşığı sıvıyağ

3 yemek kaşığı un

3 bardak kadar süt


Un ile yağ kavrulur ve süt ilavesi ile karıştırılarak pişirilir. Koyu bir sos kıvamına gelene kadar karıştırılmaya devam edilir. Piştiğinde üstüne karabiber ve tuz ilave edilir. Önceleri 1 yumurta ekleyip (hafif ılıdığında) çırpıyordum ama artık yumurta ilave etmiyorum.


1 Tavuk göğsü haşlarınır ve küçük küpler halinde doğranır. 3 Adet patates küp küp doğranıp kızartılır ve tavuklar ile yuvarlak borcama alınır. Üstüne 1 avuç içi kadar haşlanmış bezelye ilave edilip karıştırılır. Bu malzemenin üstüne başamel sos dökülüp fırında üzeride hafif pembeleşinceye kadar pişirilir. Sonrası malum, afiyetle yenilir.

28 Eylül, 2011

MUZLU/JÖLELİ PASTA






Pandispanyasını isterseniz hazır da kullanabileceğiniz bu pasta gerçekten hafif ve yapımı kolay bir pasta. Ben pandispanyayı yapıp, yarısını dondurucuya koyuyorum. Üstünü dilediğiniz meyveler ile süsleyebilir ve buna göre jöleyi de değiştirebilirsiniz. Gelelim tarifimize;

PANDİSPANYA

3 fincan un (kahve fincanı)
2 fincan şeker
3 yumurta
1.5 çay kaşığı kabartma tozu (üstüne limon sık)
(Tepsiyi yağla unla dilediğin malzeme ile dilediğin pastayı yap)

Genelde sade pandispanya için yukardaki, kakaolu pandispanya için son zamanlar aşağıdaki tarifi kullanıyorum.

KAKAOLU PANDİSPANYA
4 yumurta
4 kahve fincanı şeker
4 kahve fincanı un
2 yemek kaşığı kakao
1 pkt vanilya
1 pkt kabartma tozu
limon kabuğu rendesi
2 yemek kaşığı süt

Krema İçin;
*1 yemek kaşığı mısır nişastası
*1 yemek kaşığı un
*2 su bardağı süt
*1 çay bardağı şeker

pişirilir ve soğutulur,

*1 su bardağı sade krem şanti
*1 su bardağı süt

Krem şanti hazırlanarak soğuyan kremaya katılır ve mikserle çırpılır.

Eğer daha yoğun bir krema istenirse;

160 gr bitter çikolata
Benmari usulu eritilerek kremaya eklenir.

Pandispanya pişirilip soğutulduktan sonra ikiye kesilir ve bir parçası kelepçeli kalıba alınır.Çok hafif süt ile ıslatabilirsiniz. Daha sonra üstüne krema konulur ve muz yada istediğiniz meyveler dizildikten sonra hazırlanan jöle (kendi tarifine göre) üstüne dökülür ve buzdolabina iyice jölenin kıvam alması için kaldırılır. Sonrası malum afiyetle ve tabii ki dost sofralarında yenilirse çok keyifli olur. (Ah bir de ben bunları güzel resimlemeyi becerebilsem :()

21 Eylül, 2011

KÖZLENMİŞ PATLICAN VE YOĞURTLU PATLICAN SALATASI



Genellikle her sebze yada meyveyi mevsiminde tüketmeye dikkat eden birisi olarak, yavaş yavaş kabak, patlıcan, kırmızı biber gibi sebzelerin tükenmeye başlayacağı şu günlerde bol miktarda alıp, bol miktarda tüketmeye ve tabii ki dondurucuya koymaya çalışıyorum. Patlıcan közlenmiş patlıcan salatası, hünkar beğendisi, ali nazik'i, ... ile yemekte çok alternatif sağladığı için en çok dondurucuya koymaya çalıştığım sebzelerden birisi. Bu hazırlıkları keyif ile yapıp, bol bol kullanmak için geçen sene, buz dolabından bağımsız kocaman bir dondurucu bile aldık. Geriye Bostan patlıcanlarını közlemek ve buzdolabı poşetlerine koyup dondurucuya atmak kalıyor. Eee hep dondurucuya atmak ile olmaz hazır mevsindeyken tüketmek de önemli tabii. Fırında, ocakta, közmatikte hatta mangalda nerede isterseniz közleyebilirsiniz. Benim için en kolayı közmatik. Başka yemekler yaparken patlıcanlar gayet güzel közleniyor, ocağa aliminyum folya serdiğim için ocak neredeyse hiç batmıyor, bu arada bilenler bilir soymanın en kolay yolu da bence soğuk su altında oluyor. Patlıcan salatası yapmak ise közlendikten sonra çok kolay. Yoğurt, sarmısak ve patlıcanları güzelce birleştirin, servis tabağına alıp üzerini dilediğiniz gibi süsleyin ve tabii sonrasında afiyet ile yiyin.

15 Eylül, 2011

EV YAPIMI KUMPİR





Hani bir kaç aşamadan sonra en kolayı bulup, uyguladığınız tarifler vardır ya bu tarifte her haliyle basit olmasına rağmen, zaman içinde şekil değiştirip en kolayı tecrübe ile bulduğumuz bir tarif. İlk başta evde kumpir yapmaya karar verdikten sonra kocaman patatesler alıp, uzun zaman fırında pişirme sabrını gösterip yapıyorduk. Daha sonra patatesleri haşlayıp, soyup, içine ezerken tereyağ, küçük küçük doğranmış sosis, haşlanmış bezelye ve bir miktar rendelenmiş kaşar koyarak tarifi patatesin kabuğunu saymaz isek aynı lezzet ama neredeyse yarı zaman ile yapmaya başladık. Hazırlanan karışımı büyük boy borcama tuzunu da attıktan sonra yerleştirip üstüne tekrar bol miktarda rendelenmiş kaşar koyuyor ve zaten sıcak olan karışımın sadece üstünü kızartana kadar pişiriyorum. Sonrası damak zevkinize kalmış. Doğranmış kornişon turşu, mısır, zeytin, ketçap, mayonez,...siz ne koymak istiyorsanız yani. Bizim evde yıllardır hafta sonu balık, kumpir, börek, kısır, mercimek köftesi,.. gibi kolay ve farklı şeyler pişer ki, bu da içlerinden en kolayı diyebilirim.


Malzemeler


1 kilo patates

3-4 adet doğranmış sosis

1 avuç içi kadar haşlanmış bezelye

tereyag, tuz

1 bardak rendelenmiş kaşar peyniri

ketçap,

mayonez,

kornişon turşu,

mısır

doğranmış siyah ve yeşil zeytin

13 Eylül, 2011

MERHABA



Uzun zaman görmediğiniz bir dosta kavuşunca ya sıkı sıkı sarılır yada gözden ırak olanın gönülden de ırak olduğu sözündeki gibi araya uzunca mesafeler girdiği için ne yapacağınızı, ne diyeceğinizi bilemeden bakışır durursunuz ya… Ben de uzun zamandır blog yazmadığım için nereden, nasıl başlanır diye için için geçirdiğim bir bocalamadan sonra, bir çoğumuzun benim gibi araya tatildi, ramazandı, bayramdı derken, uzun soluklar soktuğunu görmenin rahatlığıyla bir yerden başlamalı madem hepinize “Merhaba” diyerek başlamak istedim. Okuyanlar bilir, daha önce yazmıştım, “MERHABA” benden sana zarar gelmez demekmiş. Manası ne güzel bir kelime değil mi? Dilerim tatiliniz, bayramınız, yazınız iyi geçmiştir. Tekrar bir arada olmanın verdiği heyecan ile lafı çok uzattım biliyorum ama; en zoru bu kadar aradan sonra başlamakmış gerisi kendiliğinden geldi hepinize tekrar ve yeniden MERHABA.

30 Haziran, 2011

MADEN SUYU MU? SODA MI?


Sıvı Tüketimimizin oldukça arttığı şu günlerde daha sağlıklı olanları bilmek adına aşağıdaki yazının oldukça bilgilendirici olduğunu düşünerek sizlerle de paylaşmak istedim. Ben kendi adıma bir iki sene öncesine kadar kızıma maden suyu içirtmekten çok fazla hoşlanmazdım. Kemik yapısını güçlendirdiğini öğrendiğim günden bu yana cola yada benzeri içecekler içmesindense maden suyu (şeker ve aroma ilavesizler tercihim) içmesini teşvik eder oldum. Banakalirsa siz de okuyun, her faydalı şey gibi maden suyunu da dikkatli tüketmek gerekebilir.



Maden suyu mu soda mı?
Cumhuriyet / Bilim Teknik – (12.11.2010)Halk arasında soda ve maden suyu eş anlamlı kullanılmasına rağmen ikisi birbirinden farklıdır. Maden suyu, yeraltı sularından elde edilmiş, çözünmüş katı madde içeriği toplam 250 mg/l’den daha az olmayan sulara verilen addır. Çözünmüş mineral tuzları, elementler ve gaz içerirler. Mineralli suları diğer sulardan ayıran özellik, kaynağından elde edildiği anda spesifik miktar ve oranlarda mineraller ve iz elementler içermeleridir. 500 mg/l’den daha az mineral içerenlere düşük mineralli su,1500 mg/l’den daha fazla içerenlere yüksek mineralli su denilmektedir. Maden suyu içinde; bikarbonat, sülfat, klorit, kalsiyum, magnezyum, florit, demir ve sodyum bulundururlar. Farklı markalar farklı miktarlarda mineral içerirler. Marka tercih ederken içeriklerine mutlaka bakılmalı.
İçilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit eklendiğinde soda yapılmış olur. Maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve yeryüzüne çıkarken geçtikleri katmanlardan mineralleri de alarak yol alırlar. Bu durumda maden suyu mineralce çok zengin iken soda mineral içermez. Maden suyu ve soda, ikisi de mideyi rahatlatma özelliğine sahiptir ancak sodanın bundan başka hiçbir işlevi yoktur oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur. Dolayısıyla tüketilmesi önerilen doğal maden sularıdır ve sodayla maden suyunu ayırt edebilmek için pek çok gıda maddesini alırken yapmamız gerektiği gibi etiket okumak çok önemlidir.

Günde ne kadar maden suyu tüketilmeli?
Maden suyu içindeki minareller sebebiyle çok sağlıklı bir içecektir ve insan sağlığını destekleyicidir. Ter, solunum ve idrar ile kaybolan minerallerin yerine gelmesi için su içmenin yanı sıra sıvı ihtiyacının bir kısmı maden suyundTümünü Yaslaan karşılanabilir. Amerikan Obezite Birliği sağlıklı bireyler için maden suyu tüketimini 600ml olarak belirlemiştir.
Ülkemizde tuz tüketimi genellikle yüksektir. Aşırı tuz alımı, yüksek tansiyon, börek hastalıkları ve mide ülseri gibi hastalıklara zemin hazırlamaktadır. Ayrıca fazla sodyum alımı idrarla kalsiyum atımını hızlandırdığı için kemik erimesi sorunu için risk faktörü oluşturur. Maden suları yüksek sodyum içerdikleri için aşırı miktarda tüketilmemelidir. Maden suyu seçimi yapılırken de düşük sodyum, yüksek magnezyum ve kalsiyum içerikli olanlar tercih edilmeli. Sağlıklı insanlar günde iki şişe, kilolu kişiler bir şişe içebilir. Kalp, böbrek ve hipertansiyon hastaları ise uzak durmalı.
Maden suyunun faydaları nelerdir?
• Her yaştaki bireylerin günlük kalsiyum gereksinimlerinin karşılanmasında takviye olarak düşünülebilir. Böylece güçlü kemik yapısının oluşması ve korunmasını sağlar.
• Büyüme çağında, hamilelikte ve yaşlılıkta artan mineral ihtiyacının (magnezyum, kalsiyum, flor ve sodyum gibi) karşılanmasında gerektiği kadar kullanılarak sağlanabilir.
• Sağlıklı bireylerde içerdiği sülfat, bikarbonat iyonları sayesinde sindirim sistemi (mide ve bağırsaklar) ve boşaltım sistemi (böbrekler ve idrar yolları) fonksiyonlarını destekler(maden suyunun önerilen miktardan fazla tüketilmemesi şartıyla geçerlidir).
• Cildin gerekli olan su ve mineral ihtiyacını da karşılayarak cilde gergin, pürüzsüz ve canlı bir görünüm sağlanmasında yardımcıdır.
• Solunum, idrar, her türlü sportif aktivitesinde ve özellikle yaz aylarında terleme ile oluşan su ve mineral kaybının karşılanmasında ölçüsü kadar kullanılabilir.
• Bikarbonat içeriğinin yüksek olması ise asit fazlalığı, yanma ve ekşime ile seyreden mide hastalıklarında mide asidini fazlalılığını baskılayıcıdır.
• Özellikle yaz aylarında sıcaklığın artmasıyla birlikte asitli içecek tüketme ihitiyacı da artar. Boyalı katkı maddeli içecekler yerine maden suları tercih edilebilir. Son dönemde meyveli çeşitleri de piyasada bulunmakta fakat bunların kalori de dikkate alınarak tüketilmesinde fayda var.
Hamilelikte maden suyu içilebilir mi?
Hamilelik, yeterli ve dengeli beslenmenin çok daha önemli olduğu ve özellikle dikkat edilmesi gereken bir dönem. Annenin vücudu, bebeğin beslenebilmesi ve gelişiminin sağlanabilmesi için normalden daha fazla gıda, sıvı, mineraller ve vitaminlere ihtiyaç duyar. Mineral ihtiyacının bir kısmını tamamlayabilmek için, bu dönemde farklı bir sağlık problemi(hipertansiyon...vb) yaşanmıyorsa maden suyu tüketimi önerilebilir.
Maden suyu böbrek taşı yapar mı?
Böbrek taşı oluşumunu maden suyu tüketmeye bağlamak yanlış olur. Aksine yeterli ve düzenli miktarlarda su ve maden suyu tüketmeyen insanlarda tüketenlere göre böbrek taşı oluşumu riski daha yüksektir. Bu duruma gelmiş ve böbreklerinde taş oluşmuş insanların maden suyu tüketmeleri tavsiye edilmez ancak esas olan, düzenli ve yeterli miktarlarda su ve maden suyu tüketerek vücudumuzu bu gibi etkenlerden korumaktır.
DYT Zuhal Güler Çelik

21 Haziran, 2011

Zülfü LİVANELİ/SERENAD

60 yıldır süren bir aşk hikâyesi... Yahudi soykırımı, Kırımlı Müslümanlardan oluşan Hitlerin Mavi Alay’ı ve 779 Yahudi ile batan Struma gemisi... (779 yolcudan sadece bir kişi kurtuluyor)

Kitabı okurken hissettiğim şeyler; bazı şeyleri çok az bildiğimiz, ne kadar değişik ve çeşit çeşit sır dolu hayatlar olduğu, Livanelinin artık uğraştığı diğer şeylerde olduğu gibi bu konuda da en üst seviyeye ulaştığı ve tartışmasız kitabın konusunun, anlatımının, kurgusunun çok iyi olduğu. Beş yüz sayfa civarında bir kitap olmasına rağmen yaklaşık 2-3 günde yarısını 1-2 günde kalan yarısının bitirdim. İnsanın elinden bırakası gelmiyor. Bittiğinde ne mi oluyor? Bir anda boşluğa düşmek gibi, ertesi günde internete düşüyor ve okuduklarınızı daha tarihsel detaylar ile araştırıyor, inceliyorsunuz. Bunların hepsi tabii ki bana ait hisler. Banakalirsa siz de okuyun derim.

15 Haziran, 2011

BİSKÜVİLİ KOLAY TATLI/HİNDİSTAN CEVİZLİ LOKMA




Hani bazen hayatımızı kolaylaştırmak, tatlandırmak, yapıp bitirdiğimizde "bu kadar kolay mıydı?" dediğimiz yiyecekler vardır ya; işte bu da onlardan birisi. Çoğumuzun bildiği, farklı farklı yaptığı, aynı hoş ve hafif tadı aldığı, tatlı değil, aperatif değil, doyurucu değil, atıştırmalık yada yapılacak başka hoş ikramlar arasında alternatif belkii... Canınız ufaklık ile oynamak, mutfakta bir şeyler paylaşmak yada ona bir şeyler öğretmek mi istedi hemen deneyebilirsiniz ... bayramlarda ikram edebilir, sofralarınızı renklendirebilirsiniz. Banakalırsa deneyin, hiç olmasa kendinizi mutlu edebilirsiniz....


HİNDİSTAN CEVİZLİ LOKMA

Kakaolu puding pişirilip robottan geçirilmiş bisküvi (yaklaşık 1.5 paket petibör) katılıp yoğrulur. Ve ceviz büyüklüğünde toplar yapılıp Hindistan cevizine bulanır. İsteğe göre içine portakal kabuğu, ceviz, fındık vs. konulabilir.

07 Haziran, 2011

RUS SALATASI

Bu günkü tarif çoğumuzun bildiği, uzun zamandır mutfaklarımıza giren, kolay ve lezzetli, özellikle çocukların çok sevdiği ve çok amaçlı bir tarif. İçine sosis eklerseniz Amerikan Salatası, Sosis yok ise bir çoğumuz Rus Salatası diyoruz. Aşağı yukarı hepimiz benzer şekillerde yapıyoruz diye biliyorum ama her yiğidin yoğurt yiyişi farklı tabii. Ben ağır olduğu için hazır satılanlardan çok haz etmiyorum açıkçası. Hatta şimdiye kadar bir kere dahi almadım diyebilirim. Hazır olanlarını yemedim değil, dışarda tabii ki yedim ancak, en azından eve hiç almadım. Yukardaki resim kızkardeşimin yaptığı rus salatası resmi, aşağıdaki tarif ise benim yaptığım rus salatası tarifi. Banakalırsa henüz evde denemedi iseniz, deneyin derim ...


Malzemeler

İstediğiniz kadar haşlanmış patates
1-2 havuç ( patates ile havucu beraber haşlıyorum)
1 avuç içi kadar bezelye
mayonez, tuz
dilerseniz sosis (haşlanmış)
kornişon turşu



İlk yaptığım zamanlarda bezelye hariç tüm malzemeyi küçük küçük küpler şeklinde doğruyordum. Tek zahmetli yanı bu doğrama faslı sanıyorum. Sonraları bir arkadaşımda görüp, patates püresi yapar gibi ezerek (çok ezmeden) yaptım. Hem daha pratik, hem de hazır olanların görüntüsüne daha çok benziyor diye düşündüm. Siz ister doğrayın, ister ezin, ikisini de deneyebilirsiniz. Bütün malzemeyi aynı kapta birleştirip, üstüne damak zevkinize göre mayonez koyuyor ve karıştırıyorsunuz. Denemek isteyenlere kolay gelsin.

30 Mayıs, 2011

YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE/SUSANNA TAMARO



Suanna Tamaro'nun ilk okuduğum kitabı "YÜREĞİNİN GÖTÜRDÜĞÜ YERE GİT" isimli kitaptı. Okuduğumda çok beğenmiş, hatta kızımın da okuması için, kitabı bir arkadaşımdan alıp okuduğum halde, saklamak adına satın almıştım. Kitap; 80 yaşında bir kadının, büyüttüğü ve son zamanlar ergenlik nedeniyle çok ta iyi anlaşamadığı ve uzaklara giden torununa yazdığı mektuplardan oluşuyordu. Vasiyet gibi değil ama, iç dökme, dertleşme, hem kendini hem de kendi yaşantısı ve kızının yaşantısını irdeleme ve bir nevi iç hesaplaşma. "Yapmaya değecek tek yolculuk içimize yapacağımız yolculuktur", o özgün çağrıya kulak vermeli, "Yüreğimizin götürdüğü yere gitmeliyiz" diyor yazar. Bu kitap İtalyada dönemin Umberto Eco'nun "Gülün Adı" kitabından sonra, en başarılı en çok satan kitap imiş.




Kitabın ikincisi çıkmış, "YÜREĞİMİN SESİNİ DİNLE". İkinci kitabı eşim aldığında inanılmaz sevindim ve bir telaş okumaya başladım. İlk kitap 1994'te basılmış ve sanıyorum ben 1995 de okudum. Aman Allahım tam 16 yıl geçmiş aradan... Oysa daha dün satın almış ve henüz bebek olan kızımın okuması için ayırmıştım. İkinci kitaba bu duygular ile başladığım için mi bilinmez ilk 30 sayfası biraz ağır gitti. İlk kitabı yanlış mı hatırlıyorum, ne oluyor, niye olaya giremedim derken bir çırpıda okudum ve bitirdim. Hatta birinci kitabı da aldım tekrar başucuma, elimde ki bitince ara ara okuyabilirim diye. İlk kitapta ki küçük kız çocuğu büyümüş ve genç bir kadın olmuş. Kendi öyküsünü keşfetmek istiyor, bir kimlik arayışı ile kendi yüreğine ve kutsal topraklara doğru bir yolculuk. Mistik bir kitap. Yazar bu kez "Yüreğimin Sesini Dinle" diyor okurlara. Yaşama bir anlam katmak, öfkeyi, sevgiyi, kırgınlıkları, güce dönüştürmek için... Bu tarz kitapları seviyor iseniz banakalırsa okuyun derim....

24 Mayıs, 2011

ZEYTİNYAĞLI BİBER DOLMASI



Zeytinyağlı dolma annemin güzel yaptığı yemekler arasında en güzel olanlardan sadece bir tanesidir. Zeytinyağlı dolma yapmayı annemden öğrendim denilebilir ama; evlendikten sonra öğrenmem, ilk yapışımda eksik öğrendiğim için tam bir komediye dönmüştü. Telefon ile konuştuk, nasıl yapılacağını anlattı bana, bir heves bütün ince detayları not ettim, bir tek şey hariç su konulması gerektiğini o söylemedi ve ben de tahmin edemedim. Kimileri çiğden yapıp, adını "yalancı dolma" koysalar da anne usulü kavrularak yapılandır. Bolca soğan ayıklanır, küçük küçük doğranır, tencereye soğan (irice 5-6 adet) , zeytinyağı yine bolca (soğanın üstüne çıkacak kadar) ve 1 tatlı kaşığı toş şeker ilave edilir çok değil 1-2 dakika çevrilip ayıklanmış ve yıkanmış pirinç (1 kilo biberden yapacaksanız 3 bardak , yarım kilo için 1,5 bardak ki benim genel ölçüm budur) ilave edilip kavurulur. İstiyor iseniz bu aşamada dolmalık fıstık ekleyebilirsiniz. Bir miktar kavurduktan sonra 3 bardak pirinç için 2 bardak su (benim ilk yapışımda unuttuğum :) ) eklenir ve kısık ateşte suyunu çekene kadar pişirilir. Sonra ağzı açılınca, karabiber, tarçın, doğranmış 1/2 demet maydonoz ve bolca kuru nane ve tuz eklenip karıştırılır biraz kendine gelmesi beklenir. Biberleri doldurup, 1 bardak kadar su ilavesi ile düdüklüde 15 dk. pişiriyorum ben. Bakmayın uzun, uzun hem de ölçülü gibi anlattığıma, özellikle annem, onun kadar olmamakla birlikte çoğu şeyde ben ölçüsüz yapıyoruz bir çok şeyi. Uzun uzun anlattım ama inanın yapması, yazmasından daha kolay. Deneyin banakalırsa...


Malzemeler

1 Kilo dolmalık biber

5-6 adet irice soğan

1/2 demet maydonoz

dolmalık fıstık ve istenirse kuş üzümü

tarçın, kuru nane, tuz

1 tatlı kaşığı toş şeker

3 bardak pirinç

16 Mayıs, 2011

KARACİĞER DOSTU ENGİNAR


Karaciğer dostu Enginar

Bugünlerde taze olarak tüketebileceğimiz enginar besin içeriği bakımından çok zengin bir sebzedir.Faydaları saymak ile bitmez diyorlar ama aşağıdaki bilgiler sanıyorum neden tüketmemiz gerektiği için bizi ikna etmeye yeter. Bizim evde de açıkçası yılda 1-2 kezden fazla tüketilmez. Bir-iki kez tazesi, bir-iki kez dondurucudan çıkartılanı. İkisini de aynı usul pişiriyorum. Enginar pişirme çeşitleri konusunda çok da bilgi sabihi olduğum söylenemez. Bir kaç çeşidini yemeyi denedikten sonra, bu olabilir dediğim çeşidi. Tarif Emine Beder'in tarifi. Gerçekten güzel ve şık bir yemek. Banakalırsa henüz bu şekilde pişirmediyseniz siz de deneyin derim.




SEBZELİ ENGİNAR (Emine BEDER)
Malzemeler:
5 iri boy enginar(temizlenmiş)
1 orta boy soğan
1 orta boy havuç
1 orta boy patates
100 gr bezelye
½ demet dereotu
¾ çay bardağı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı un(tepeleme)
½ limon suyu
½ limon suyu(yemeğin içine)
½ çorba kaşığı şeker
Tuz
Yapılışı:
1) Temizlenmiş enginarları ½ limon suyu ilave edilmiş suda bekletelim.
2) Tencereye zeytinyağını alalım. Küp doğranmış soğanı ekleyerek pembeleşene dek kavuralım.
3) Tavla zarı iriliğinde doğranmış havucu ekleyip 1 dk daha kavuralım.
4 Aynı irilikte doğranmış patatesi ekleyerek yarım dk daha kavurmaya devam edelim.
5) Tencereye enginarları, limon suyunu, 2,5 su bardağı sıcak suyu, bezelyeleri ve şekeri de ekleyerek ağır ateşte sebzeler yumuşayana dek pişirelim.
6) Tencereyi ateşten almadan 10 dk önce tuzunu ayarlayalım.
7) Unu, ½ kahve fincanı su ile ezerek ekleyelim.
8) 5 dk sonra tencereyi ateşten alalım.
9) Enginarları delikli kepçe ile tencereden alıp servis tabağına yerleştirelim.
10) Sebzeleri de delikli kepçe ile alıp içine kıyılmış dereotu serperek karıştıralım.
11) Enginarların göbeklerine sebzeleri doldurup tencerede kalan sosu enginarların üzerine gezdirelim. Limon dilimleri ile birlikte soğuk servis yapalım.





Gelelim Enginar'ın faydalarına,

Karaciğer sağlığı için;

Ana prensip düşük yağlı bir beslenme tarzını benimsemek olmalıdır
* Alkolden uzak durun. Kadınların bir, erkeklerinse iki kadehten fazla alkol tüketmeleri başta karaciğer olmak üzere birçok yaşamsal fonksiyona zarar verir.
* Karaciğerin yükünü azaltmak için doğal besinler tercih edin.
* Hayvansal yağlardan uzak durun. (Tereyağı, içyağı)
* Sebze ve meyve gibi lifli besinlerin tüketimini artırın.
* Şarküteri ürünlerinden ve sakatatlardan kaçının.
* Yağlı et ve kıyma, tavuk derisi, yumurta gibi besinlerin tüketimini azaltın.
* Kuruyemişleri ‘ara sıra’ yiyin.
* Şeker vücutta yağa dönüştürüldüğü için karbonhidrat ve şeker tüketimini aşağıya çekin.
* Enginar ve bal karaciğer için faydalıdır. Ancak bal, diyabet hastalığı varsa yenmemelidir.
* Egzersiz, hayatın bir parçası haline getirilmelidir.

Mucize sebzenin faydaları
Enginar besin içeriği bakımından çok zengin bir sebzedir. Bugünlerde taze olarak tüketebileceğimiz enginarı, haşlayıp salatalara ekleyerek, zeytinyağlı olarak ya da pirinç-bulgur karışımıyla içini doldurup dolma haline getirerek yiyebilirsiniz. Yüksek miktarda potasyum, kalsiyum, manganeze ek olarak A, B1 ve C vitaminleri içerir. Enginarın en büyük özelliği karaciğeri temizlemesinin yanı sıra safranın kolay akışını sağlamasıdır.

İçeriğindeki vitamin ve minerallere ek olarak enginarda bulunan ‘Ciarin’ adlı madde karaciğer, safra kesesi, böbrekler ve bağırsakların düzenli çalışmasına yardım eder. Bedeni ve ruhsal bitkinliği giderir. Safra salgılanmasının artışına etki ederek hazımsızlık ve diğer sindirim şikâyetlerinin azaltılmasına yardımcı olur. Enginar, böbreklerdeki üre konsantrasyonunu artırarak ürenin atılmasına yardımcı olabilir. Kolesterol üzerinde de etkili olan enginar, kandaki kolesterol seviyesinin ayarlanmasına yardımcıdır.

İşte besin içeriği
* Bir adet orta boy çiğ enginar (yaklaşık 130 gram) ortalama 60 kaloridir,
* Doymuş yağ oranı çok düşüktür,
* Kolesterol içermez,
* Posa ve demir içeriği yüksektir,
* Fosfor ve B3 vitamini yüksek miktardadır,
* B6 vitamini için iyi bir kaynaktır.

09 Mayıs, 2011

AYŞE KULİN/HÜZÜN




"HÜZÜN" Ayşe Kulin'in ilk okuduğum ve sizlerle paylaştığım "HAYAT"ın devamı olan ikinci kitap. Adına yakışır bir kitap. Özellikle kitabın sonu çok hüzünlü doğrusu... Yine tavsiye edebileceğim, rahat okunan bir kitap. Her iki kitapta Ayşe Kulin'i çok etkileyen, çok üzen, çok sevindiren, iz bırakan, belleğinde kalan anılardan oluşuyor. Kitabında en büyük değişimi babasının yokluğu ile yaşadığını ve bir daha eski Ayşe Kulin olmadığını anlatıyor. Bu demektir üçüncü kitap yakın zamanda olmasa bile HAYAT ve HÜZNE nokta koyacak. Ayşe Kulin'in kitaplarını sevenlerdenseniz banakalırsa bu anı demetinide okuyun derim.

29 Nisan, 2011

YAĞMURLU BİR GÜN ....



Bu gün Ankara'da kapalı, yağmurlu, temiz ancak iç bunaltan bir hava var. Daha yataktan kalmaya çalışırken oldu mu sabah?, işe gelirken niye açılamıyorum, şimdi de bu gün akşam olur mu ki diye düşünürken aklıma aşağıda ki şiir geldi... Günle, yağmur ile çok ilgili değil ancak, hani insan böyle zamanlarda daha hüzünlü, daha keyifsiz olur ya, belki o yüzden.... Bu arada yağmurun iyi tarafları da var tabii ki. Yeşilin her tonu çok güzel görünüyor.


Birgün Kaldığın yerden başlayacaksın
Biri seni bulacak
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin
Ne kadar dirensen de, nafile
İnsansın sonuçta... Seveceksin..
Eski acılara bakıp ta küsme sevdalara
Gavura kızıp ta oruç bozulmaz
Sök at kafandan acabaları
Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz...

CAN YUCEL

28 Nisan, 2011

YOĞURTLU BROKOLİ SALATASI



Bizim evde brokoli'nin hemen hiç bir hali özellikle eşim tarafından sevilmez. Yapıldığı günler, yüzler ekşir, ne gerek vardı, olmasa da olurdu gibi bir sürü bahaneler arka arkaya sıralanır. Ama nafile evde bir çocuk olunca, sevilmese dahi bir iki kaşıkta olsa yemek adeti vardır bizde. Kızım hiç yemek seçmez, kimilerini az, kimilerini çok severek yer. Hoşlanmadığı tek yemek Hünkar Beğendi'nin Beğendi kısmıdır ki, ben küçüklüğünden "sevmesek bile bir kaşık bile olsa yiyeceğiz, her şeyin faydası var, annem insanlar bunu bulamıyor ..." diye alıştırdığım için çokta itiraz etmeden, bolca nazlanarak yer. Üstelik benim en sevmediğim yemek kuru fasülye iken, eşimin baş tacıdır bu yemek. O yüzden bol miktarda, kışın özellikle haftada bir pişirmeye çalışırım ... Brokoliyi önceleri haşlayarak, yoğurtladım ve sonra bir arkadaşım da bu halini yedik ve daha çok beğenildi. Haşlanıp aynen patetes püresi yapar gibi ezip, sarmısaklı yoğurtla karıştırarak yapıyorum. Yapımı kolay ve kızım çok severek yiyor. Alternatif tarif arayışlarım devam ediyor, en çok tutulanı bulana kadar devam, şimdilik rağbet gören ve alternatifsiz tek çeşidim ve yapıldığını sık görmediğim bir tarif bu. Banakalırsa siz de deneyin derim.

26 Nisan, 2011

AYŞE KULİN "HAYAT"

Ayşe Kulin kitaplarının sanıyorum hepsini okudum. Oldukça rahat okunan, elden bırakılmak istenmeyen, akıcı, duru, yalın bir anlatımı olan ve benim için en güzeli, yaşanmış kadın hikayelerini de konu alan kitaplar olması. En beğendiğim kitabı "Nefes Nefese" idi. Adı gibi nefes nefese okuduğum bir kitaptı. Hayat diğerleri gibi güzel ve etkileyici bir kitap. Aslında İki kitap biri HAYAT, diğeri HÜZÜN. İlkini bitirip ikincisini yarıladım. Kendi hayat hikayesi. "Hayat Dürbünümde Kırk Sene 1941-1964" yılları arası geçiyor. 23 yaşına kadar yaşadığı acı tatlı herşey ve koşulsuz, sorgusuz hep yanında olan bir baba. Güzel bir çocukluk, büyüdükçe hayata karşı olan duruşu, hataları, yanlışları, doğruları, eğrileri... 23 Yaşında iki çocuklu dul bir bayanın hayat mücadelesi... Biraz daha yazarsam, dilim durmayacak anlatmaya kalkışacağım. En iyisi mi banakalırsa siz kendiniz okuyun. Bir çırpıda, sular seller gibi okunacak bir kitap.

19 Nisan, 2011

ISPANAKLI BAŞEMAL SOSLU KREP








Yavaş yavaş mevsim sebzeleri tezgahlardaki yerini alırken, artık daha seyrek yapıyor da olsam, ıspanaklı bir tarif daha doğrusu bizim çok sevdiğimiz ıspanak ve başemal soslu krep tarifi vermeden mevsim sebzelerine geçiş yapmak istemedim. Hafif ve ıspanak sevmeyenlerin bile rahatça tüketebileceği, şık, üç aşamalı olduğu için biraz el oyalasa da buna değecek bir tarif. Aynı tarifi başka başka içler ile de yapabiliriz. Tavuk favorilerimiz arasında. Banakalırsa içi nasıl olursa olsun, siz sevdiğiniz bir çeşidi deneyin derim.


ISPANAKLI KREP BOHÇALARI


Krep malzemeleri:

2 bardak un,

2 bardak süt,

2 yumurta,

yarım paket kabartma tozu,

tuz, tereyağ


İç malzeme:

1 adet iri kuru soğan,

2 yemek kaşığı zeytinyağı, yarım kilo ıspanak,

tuz, karabiber,


Beşamel sos:

3 çorba kaşığı un,

4 çorba kaşığı sıvıyağ,

2 su bardağı süt,

1 tatlı kaşığı tuz.

Yapılışı: Krep malzemelerini bir kâsede karıştırıp boza kıvamına getirin. Teflon tavayı kızdırıp çok az tereyağ koyun. Karışımdan kepçeyle alıp tavaya yayın. Kreplerinizi arkalı önlü pişirin. Soğanı zeytinyağında öldürün. Ispanağı ekleyip arada karıştırarak suyunu çekene kadar pişirin. Tuzunu, karabiberini ilave edip karıştırın. Harç ılınırken sosu hazırlayın. Un ve sıvıyağı kavurun. Sütü azar azar yedirin, koyulaşana kadar pişirin. Karışım çok katıysa bir miktar daha süt ilave edin. En son tuzunu ekleyin. Kreplerin ortasına bir miktar harçtan koyun. Bohça şeklinde kapatıp ters çevirin. Üzerlerine sostan döküp , rendelenmiş kaşar peyniri ilave ederek, üzerleri kızarana kadar pişirin.

12 Nisan, 2011

MUHTEŞEM KABARMIŞ MUFFİN TARİFİ


Bir önceki tarif Deniz'in pişirilmeden yapılan cheescake tarifiydi. Aynı gün birbirinden güzel şeyler yedik ve onlardan biri de resim biraz karanlık çıkmasına rağmen sizler ile paylaşmak istediğim çok güzel kabarmış muffin tarifi. Henüz tarifi denemedim ama tadı ve görüntüsü ben ve yiyen diğer arkadaşlarım tarafından on üzerinden on aldı. Banakalırsa deneyin derim.

ÇİKOLATALI MUFFİN (DENİZ)


MALZEMELER

2 SU BARDAĞI UN

1 /2 SU BARDAĞI TOZ ŞEKER

1/3 SU BARDAĞI AYÇİÇEK YAĞI

1 YUMURTA

250 ML SÜT

1/2 ÇAY KAŞIĞI TUZ

3 TEPELEME ÇORBA KAŞIĞI KAKAO

1 PAKET VANİLYA

1 PAKET KABARTMA TOZU

DAMLA ÇİKOLATA


170 DERECEDE 20-25 DAKİKA ÖNCEDEN ISITILMIŞ FIRIRNDA PİŞİRİLECEK.

08 Nisan, 2011

KOLAY CHESECAKE (PİŞİRİLMEDEN)


Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama, ben chesecake'i daha hafif geldiği için kremalı pastaya, yada şerbetli tatlıya tercih ederim. Pişirilmeyen chesecake ilk defa yiyorum, ve bir arkadaşımın evinde yediğim bu tatlı hem süper bir görüntüye sahipti, hem de tam da istediğim gibi güzel ve hafif olmuştu. Fotoğraf makinası taşıma alışkanlığım olmadığı için, Allah'tan makinası olan bir başka arkadaş resimledi ve sizler ile tarifi paylaşma şansım oldu. Banakalırsa hemen deneyin, inanılmaz güzel bir tarif, üstelik yapımı kolay ve risksiz. Bu arada tarifinden ve konukseverliğinden dolayı Deniz arkadaşıma teşekkür ediyorum. (Tarifi aynen ondan aldığım gibi yazıyorum)


CHESE CAKE


MALZEMELER

2 PAKET ETİ BURÇAK

2 YEMEK KAŞIĞI TEREYAĞI

2 PAKET LİMONLU JÖLE

500 GR SÜZME YOĞURT

1 PAKET LABNE PEYNİR

2 PAKET KREM ŞANTİ

4 ÇORBA KAŞIĞI PUDRA ŞEKERİ


YAPILIŞI

BÜSKÜVİLERİ RONDODAN GEÇİR VE YAĞ İLE KARIŞTIR. JÖLENİN 1 PAKETİNİ ÜZERİNDEKİ TARİFE GÖRE HAZIRLA İKİNCİ PAKETİ HAZIRLARKEN İSE SUYUNU YARISI KADAR HAZIRLA. JÖLEYİ SOĞUT. YOĞURT, LABNE PEYNİR VE 2 PAKET KREM ŞANTİYİ ÇIRP İÇİNE ŞEKERİ EKLE. EN SON OLARAK SOĞUTULAN JÖLEYİ EKLEYİP TEKRAR ÇIRP. HAZIRLANAN BÜSKÜİLERİ KELEPÇELİ KALIBA İYİCE BASTIRARAK YERLEŞTİR. ÜZERİNE KREMA KARIŞIMINI KOY VE 1 GECE BUZDOLABINDA BEKLET. ÜZERİNE PİŞİRİLİP SOĞUTULAN MEYVELİ SOS KARIŞIMINI KOY. AFİYET OLSUN...........

06 Nisan, 2011

SARMISAK KOKUSUNA KARŞI DOĞAL ÇÖZÜM

Geçtiğimiz günlerde Dr. Mehmet Öz'ün programında da bu konudan bahsedilmişti. "Sarmısak çok sağlıklı, ancak kokusundan etrafınızdakilerin rahatsız olmasını engellemek için yemeğinizi bitirdikten sonra bir bardak süt için, kokuyu alıyor demişti". Bu gün tesadüfen Milliyet Gazetesinde de benzer haberi görünce, hepiniz ile bu faydalı ve zaman zaman gereksinim duyduğumuz bilgiyi paylaşmak istedim. Gerçi gazetede ki haber, yiyecek yerken yemek arasında yudum yudum içilmesini söylüyor ama. Denemek lazım, bazı durumlarda kurtarcı olabilir. Banakalirsa deneyin derim.

04 Nisan, 2011

PEYNİRLİ KEK



Peynirli Kek benim yapmaktan ve yemekten büyük keyif aldığım kek çeşitlerinden. Yapımı kolay ve dar zamanlarda poaça ya da başka bir çeşit tuzludan daha hızlı yapıldığı için bir hayli kurtarıcı. İlk yapmaya başladığım zamanlar (yaklaşık 20 sene öncesi :) ) tepside yapıyordum. Artık kek kalıplarında yapıyorum. Hatta son yapışımda hem kek kalıbı hem de muffin kalıbı kullandım. Anne ve yavru kekler... Banakalirsa deneyin güzel bir tarif.


PEYNİRLİ KEK

3 yumurta

1 su bardağı yoğurt

1 su bardağı margarin+sıvı yağ (margarin kullanmıyorum)

3.5 su bardağı un

1.5 çay kaşığı kabarta tozu

4 kibrit kutusu kadar beyaz peynir

1 demet dereotu

Tuz

Üstüne çörek otu


Yumurta, yoğurt, yağ karıştırılır. Birazı üstüne sürülmek için ayrılır. Kalanına diğer malzeme karıştırılır. Tepsiye dökülür. Ayrılan malzeme üstüne sürülür.

30 Mart, 2011

HAYATI SEVMEK YETMEZ SAHİP ÇIKMAK GEREK



Bu aralar bloglar yine bir var, bir yok. Çoğunlukla giremedim hiç birine, ne yorum yazmak, ne de yazılanları okumak için. Bu gün açıldığını görünce bir telaş, hemen kapanıverecekmiş gibi, hem bir şeyler yazayım, hem girebildiklerime biraz bakayım istedim. Mehtap hn.'ın (http://mevsimlerdenroma.blogspot.com/) sitesine eklediği yazı ve fonda çalan müzikler yine bir harika. 40 yaşından sonra öğrendiklerine, yazdıklarına ve verdiği mesajlara bayıldım. Eğer vaktiniz var ise, açabiliyorsanız banakalirsa siz de okuyun lütfen.

15 Mart, 2011

İNCİRLİ TATLI

Blogu açık bulunca çok sevindim malum ve madem böylesine bir şansı yakaladım hiç değilse şöyle güzel ve tatlı bir tarif koyayım istedim. Benzer tarifleri çok gördüm sitelerde, bu tarif portakalağacı'ndan (http://www.portakalagaci.com/) alınma. Ben her zamanki gibi biraz şeker ölçüsü ile oynayarak yaptım ve muhallebideki tereyağı kullanmadım ama tarifi orjinal hali ile yazıyorum. Banakalırsa deneyin derim, hafif, güzel ve şık bir tatlı. Bu arada özlemişim blog muhabbetini tüm bunları yazarken yüzümde şöyle kocaman bir gülümseme ile yazdığımı farkettim....


İNCİRLİ TATLI

Malzemeler:

Kek:
6 adet kuru incir, suda ıslatılmış, ufak doğranmış
1 su bardağı ceviz içi
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı un
3 yumurta
1 paket (1tatlı kaşığı) kabartma tozu
Şerbeti:
1,5 su bardağı su
1 yemek kaşığı nescafe
yarım su bardağı toz şeker

Muhallebi:
2 yemek kaşığı nişasta
2 yemek kaşığı un
1lt süt
5 yemek kaşığı toz şeker
inmeye yakın 50gr tereyağı
piştikten sonra 1 poşet toz krem şanti
Hazırlanması:
Kek için yumurta ve şekeri çırpın, cevizi, unu, kabartma tozunu ekleyip karıştırın. En son inciri ekleyip dikdörtgen borcama dökün ve 160C de pişirin (incirden dolayı düşük ısıda pişmesi gerekiyor). Pişerken krem şanti haricindeki malzemelerle muhallebiyi yapın. Piştikten 5 dakika sonra 1 poşet toz krem şantiyi ekleyip mikserle çırpın. Kek piştikten sonra 3-4 dak. havalandırın. Şerbet malzemelerini karıştırıp (pişirmeden) kekin üzerine dökün. 5 dakika sonra muhallebiyi üzerine yayın, buzdolabında 2-3 saat bekletin.